top of page

Bizans'ta Kadın Olmak

  • Yazarın fotoğrafı: 1610inspo
    1610inspo
  • 3 Ağu
  • 4 dakikada okunur

İstanbul’a şöyle bir bakışta göze çarpan, bize anlamlı ve büyüleyici gelen her şey biraz nostaljik, bir hayli “eski”dir… Belki de şehre bugünlerde bakmaya içimiz el vermediğinden geçmişi düşünmek, defalarca izlediğimiz bir diziye yeniden başlamak gibidir…  


Tarih sahnesinin tozlu raflarından bugün “kadına” dair bir şeyler hatırlıyoruz. Şehrin yedi katmanında bin bir hikâyeden tarihin dışına itilen, andro-sentrik (erkek merkezli) anlatının dışından bir şeyler yakalamak bugüne dair bir düşün de ilhamı olabilir.  İstanbul’da bin yıllar önce yaşamış; kendine ayrılan ev içi yaşamın dışında dini yaşamda, siyasette, sokaklarda, çalışma hayatında kısacası toplumsal hayatın her alanında belirleyici olmuş, tarihin akışını değiştirmiş kadınların hikâyelerinden ilham almak ve bugün yapabileceklerimizin daha fazla olduğunu bilmek hepimize biraz iyi gelebilir….


Bizans toplumun yarısını oluşturan, diğer yarısını da doğuran “kadınlar”, kendilerine biçilen ideolojik çizgi ne olursa olsun başka bir hikâye anlatmasını bilmişlerdi. Resmi anlatılarda “ilk” günah ve “Tanrı’nın annesi” arasında sıkışmış Bizans kadının, bugüne ulaşabilen kaynaklarda toplumda aslında ne kadar derin, katmanlı ve çok yönlü bir rol oynadığına arkeoloji ve sanat tarihinin sağladığı kanıtlarla birlikte göz atalım.


Bir imparatoriçe değilse, Bizanslı bir kadını nasıl tanıyabiliriz? Adetleri, düğünleri, tavırları, kıyafetleri, kokuları, gündelik yaşamları nasıldır? Kadınları genelde dokuma yaparken gösteren kaynaklar sıklıkla olsa da pekâlâ bilinir ki bazı kadınlar zirai faaliyetlerle uğraşmış, dans edip eğlenmiş, dükkânlarda çalışmış, okur-yazar olmuş ve sosyal yaşamda aktif rol almışlardır.

ree

Belki sonraki yazılarda detaylıca irdeleyebileceğimiz “Kutsal Meryem Ana” tasviri, kuşkusuz Bizans’ın en güçlü ve çeşitli kadın tasviridir. Erken Bizans döneminde Yunan ve Roma sanatının etkisiyle “kadınsı” özellikleriyle resmedilen Meryem, İkonoklazma sonrası “Tanrı anası” tasvirleriyle daha soğukkanlı ve mesafeli bir anneye evrilmiştir. Siyasetin kadını çizdiği sınırlarda kendisinin de dönüşmesiyle geç Bizans döneminde sevgi dolu, bağışlayıcı bir anneye olarak tasvir edilen Meryem, şehir el değiştirdiğinde de adına dualar okunan, hayır duası alınan bir imge olmaya sessizce devam etmişti…



Çalışan Kadınlar

Bizans hukuku, görünürde kadınları kamu yaşamında dışlamıştı. Bu sebeple kadınlar hakimlik, avukatlık, bankacılık gibi meslekler yapamazlar, adalet önünde hak talep edemezlerdi. Medeni hukukun dışladığı kadınları kilise de görmezden geliyordu. Kadınların önemli görevlerde bulunmaları, kilisede söz almaları kesinlikle yasaktı. Ne var ki birçok kadının çalışma yaşamında kendini var ettiği yazılı ve görsel birçok kaynakta görülüyordu.

ree

Bizans’ta ideolojinin kadınlara en çok yakıştırdığı iş ip eğirme ve dokuma yapmaktı. Psellos, İmparatoriçe Zoe’nin zamanının büyük bir kısmını dokuma yapmayı reddederek bunun yerine parfümler hazırlamakla geçirmesinin tuhaf ve sıra dışı karşılandığını anlatıyordu.


Bizans Prensesi Anna Komnena ise günümüze ulaşmayı başarmış ilk tarihi metinleriyle kendini dokuma yapmak yerine öğrenmeye adamıştı. Bu sayede kendisini ilk kadın tarihçi olarak hatırlayabiliyoruz. Örekesini ve el değirmenini Konstantinopolis çarşısında takas ederek eğitim almayı başarmış bu genç kadın, yalnızca kilisenin değil, sarayın baskılarına da göğüs gerebilmişti.


Halkı eğlendiren kötü şöhretli mesleklerin yanında ticaretle de uğraştıkları bilinen kadınlar dini vakıf ve hastanelerde hekimlik de yapabiliyorlardı. Tarihçi Agathias, 557 yılındaki depremden sonra kadınların hemşirelik, hekimlik gibi işler yaparak uzunca bir süre geçimlerini sağladıklarını aktarır.


Sokakta Kadın

Alt sınıftan kadınlar, neredeyse bir erkek gibi sokaktaydılar. Çünkü çalışmak, alışveriş yapmak, bahçe ve hayvanlarla ilgilenmek zorundaydılar. İstanbul sokaklarından kati suretle men edilen üst sınıf ve soylu kadınların sokakta dolaşması büyük bir başkaldırı sayılırdı.


Konstantinopolis ahalisinin aylarca hayretle bahsettiği bir sokak yürüyüşü İmparatoriçe Zoe’den gelmişti. Hasta kocası IV. Mikhail’in ölüm döşeğinde olduğu haberini alır almaz kendini sokağa atmış, kaldığı manastıra ulaşabilmek için şehrin sokaklarını hızla adımlamıştı.

ree

Özellikle ayaklanma anlarında kadınların coşkuyla sokağa çıktığını, yaralılara yardım ettiklerini biliyoruz. 1042’deki isyanda daha önce haremden dışarı hiç çıkmamış aristokrat kadınların bile ayaklanmaya destek verdiği anlatılır.  Taht değişiminden sonra sokaklarda “tıpkı bir erkek gibi” dolaşıp kutlama yapmış bu kadınlar bize ulaşamamış, ne zaferler kazanmışlardı kim bilir…


Bizans Kadınları Nasıl Giyiniyordu?

Bizans’ta kadınlardan sokağa çıktıklarında vücutlarının tamamını örten uzun kollu tunik giymeleri ve başlarını “mophorion” takarak örtmeleri beklense de pratikte çoğunluğun bu kurala uymadığı anlatılır.

Her sınıftan kadın giysilerini bütçelerine göre broşlar ve taşlarla süslüyor, kuşaklar, kemerler ve zarif başlıklar takıyordu. Saçlarını tokalar ve örgü ağlarla süsleyen kadınların vazgeçilmez aksesuarları küpeler kolyeler ve bileziklerdi. Bizans kuyumculuğunun ince işçiliği üst sınıfın zenginliğinin aynasıydı.


Kadınların bu görkemi, sınıf gözetmeksizin her kadına özgü bir giyiniş tarzıydı. Konstantinopolis sokakları yakutlar, inciler ve zümrütler veya bunların benzeri renkli taşlarla bezeliydi.


Düğünler de bu özgün kuyum sanatını her keseye göre yansıtmak için ideal alanlardı. Bir Bizans damadı gelinine süslenme, manevi korunma, statü gösterme veya işlevsel amaçla yüzük, bilezik, kolye ve küpe gibi hediyeler verirdi.


Genellikle VI-VII. yüzyılda düğün hediyesi olarak hilal biçimli küpelerin verilmesi yaygındı. Bu form, Helen ve Roma dönemlerinde kadınların kolye sarkaçları ve küpelerinde görülmektedir. Ayın dişil olarak algılanması ve formunun evlilik hediyesi olarak kadınlara verilmesi Ana Tanrıça geleneğinin bir yansımasıydı.

Uyuma çok önem veren Bizanslılar, evlilik yüzüklerine “homonoia” (uyum) yazmışlar, bunu zaman zaman tutuşmuş iki el tasviri ile de göstermişlerdir.


Bizans Kadınlarının Güzellik Sırları

Parfümler ve hoş kokular Bizans yaşamının vazgeçilmez bir parçasıydı. Yüzlerini yıkamak için “fasülye unu” kullanan kadınlar, ten renklerini daha açık göstermek için pudra sürüyor, yanaklarını ve dudaklarını pembeleştiriyor, kaşlarını siyaha boyuyor, göz farı ve saç boyası kullanıyorlardı. İlk öğünlerinde yulaf lapası bal ve tarçınla tatlanıyor, akşamları süt ve biberiyeden marine ettikleri etlerle geçiyordu.

 

İstenmeyen Kadınlar: Okur-Yazarlar

Bizans’ta kadına biçilen rolün dışına çıkan, “en tehlikeli” grupta kuşkusuz okur-yazarlar vardı. Ancak bu kadınlar, tarihin akışını değiştirecek onlarca erkeği bu sayede eğitmiş sessiz kahramanlardı. Cinsiyet eşitliğine inanan bir ev kadını olan Theodote, Psellos’u yetiştirmiş, onun bir Bizans aydın olması için türlü bedeller ödemiştir. Zeki ve eğitimli kadınlar, ataerkil toplumun işleyişinin önemli bir aracı olduklarını fark ettiklerinde gücü ellerine geçirmeyi başarmışlardır. İkonoklazmayı iki kez sona erdirenlerin imparatoriçeler olduğu düşünüldüğünde, kadınların devlet yönetiminde de yalnızca renkli taçları, kıymetli takıları ve erguvan giysileriyle göz alıcı bir ikon olmalarının ötesinde bir rol oynadıkları kesindir.

ree

Şartların onlara çizdiği sınırların dışına cesaretle çıkabilen, çatlakların arasından sızabilen, bin yıllardır kendi hikayesini yazan tüm kadınlara selamla… Birbirimize emanetiz.

 
 
 

Yorumlar


Jewellery | Styling | Consulting | Stambouliote Lifestyle

Caferağa mah. Moda Bostan sok. No:26B Moda Kadıköy

info@1610istanbul.com

bottom of page